DOĞAN SOYSAL ve ALP BARTU sergisi A ve B salonlarında
DOKU Sanat Galerisi’nde 29 Kasım’a dek izlenebilir.
DOĞAN SOYSAL
1965 yılında İstanbul’da doğdu. 1989 yılında İTÜ elektrik Mühendisliği bölümünden mezun oldu.
Küçük yaştan itibaren sulu boya resim sanatı ile ilgilendi. Özellikle peyzaj ve şehir manzaraları üzerine çalıştı. Çeşitli yarışmalarda ödüller aldı.

St.Petersburg ve Moskova olmak üzere 10 yıl süre ile bulunduğu Rusya’da suluboya teknikleri üzerine araştırma ve çalışmalarda bulundu. Bu dönemde yapmış olduğu çalışmaları ilk kez 2015 yılında Moskova’da Rusya Federasyonu Kültür Bakanlığı Dom Valoshina sergi salonunda ‘saydam çizgiler’ ismi ile sergiledi.

Tarihi ve görkemli mimari eserlerin önünde sıradan anları yakalamaya çalışır. İstanbul’un Osmanlı dönemi mimari eserleri ve Moskova’nın Stalin ve öncesi dönemi mimarisi ve keskin gün batımı ışıklarından çok ilham almaktadır.
Halen çalışmalarına İstanbul’da devam etmektedir.
ALP BARTU
1947’de Manisa’da doğmuş, ilk ve orta öğrenimini Hatay, Adana ve Antakya illerinde yaptıktan sonra Marmara Üniversitesi’ne bağlı Eğitim Fakültesi’nin Resim Bölümü’nden 1976- 1977 akademik yılında mezun olmuştur.

Daha sonra birçok orta öğretim okul ve kuruluşlarında resim öğretmeni olarak görev aldıktan sonra 1993 yılında Maçka Teknik Plastik Sanatlar Bölümü’nden emekli olmuştur.
Birçok karma sergiye katılan sanatçının bu yıl 51. sanat yılı olup, bu sergi 93. kişisel sergisi olacaktır. Resimleri yurtiçi ve yurtdışı özel koleksiyonlarla, banka koleksiyonlarında bulunmaktadır.
Alp Bartu toplumumuzun çeşitli kesimlerinden seçtiği konuları renk ve biçim düzenlemesiyle işlemiştir. Figür doğa ilişkisini sevinç, üzüntü ve heyecanla birleştirerek resimlerinde yansıtan sanatçı, İstanbul’da yaşamaktadır.
ALP BARTU’NUN RESİMLERİ
Alp Bartu’nun resminde, uyumlu ve dengeli bir biçimde bir araya getirilen insanlarının özellikle öne çıkmayışları, birbirinin arkasında yok olmayışları çok önemli bir özellik olarak göze çarpıyor. Bütünlük parça için değil, parçalar bütünlük içinde görevlendiriliyor. Resme bakan izleyiciler de dansçıların, balıkçıların, eğlenen insanların, çalgıcıların bir parçası oluyor. Her şeyin bu öbeğin(grubun) dengesi içinde bulunması çok önemli.
Bartu, çalışmalarında insan yüzlerini belirsizleştiren, kendine özgü kişisel bir biçem oluşturacak sanatsal anlatıma varabilmiş. Yüzlerin beyaz bir leke ile kapanması yeterli bulunmuş, yüzlerde ayrıntı yok, mimik yok bütünlük içindeki hareketlerde izleyicinin dikkatini başka yere çekecek ayrıntı yok. Resimdeki insanların hareketleri, bizleri, büyük bir etkiyle dikkatimizi iyice toplamaya, özellikle olayların içine sürüklemeye zorluyor.
Alp Bartu’nun yağlıboya resimlerini, insan ilişkilerinin bireyselliğini belirtmekten çok onların insancıl ilişkilerine ağırlık vermiş anlamda görmek gerek. İnsanların yüzlerinden çok genel anlatımını ele alan Bartu’nun, onların psikolojik yapısıyla da ilgilenmeyerek her birini bir arada bulunan kimliği belirsiz birer üye, bir öbeğin ya da topluluğun birlikteliğindeki bir varlık olarak gösterdiğini ve bu anlamda sağlanmış olan uyum ve bütünlüğe vardığını görebiliyorsunuz.
Sanat eleştirmeni: Hermann Schludi

